mezopotamya güvercinleri

ANA SAYFA
GİRİŞ
MEZOPOTAMYA
DİYARBAKIR
MARDİN
MEZOPOTAMYA GÜVERCİNLERİ
Ziyaretçi defteri

XX

Bugün kalıntıları Suriye sınırları içinde olan antik Şubat-Enlil şehrinde yapılan kazılarda bulunan bir tablette Akkad şehrinin yok oluşu şöyle anlatılıyordu: “Damında uyuyan, damda öldü/Evde uyuyanın bir kabri de olmadı”.

İlkçağın en görkemli şehirlerine ev sahipliği yapmıştır Mezopotamya. Medeniyetin yeşerdiği bu topraklar onlarca imparatorluğun yükselişine ve yok oluşuna sahne olmuştur. Yok olanlar her şeyleriyle yok edilmiş, kendini var edenler var olmak için en korkunç yıkımlara, katliamlara girişmişlerdir.

Şehirler bunun tanıdığıdır. Yok olan, kayıp şehirler bunun tanığıdır
.

“ATEŞTEN TACIN YOK OLUŞU”

Akkad şehri de bu şehirlerden biri. Sümer dilinde “Ateşten Taç” anlamına gelen Akkad şehrinin MÖ 2500lü yıllarda Bağdat’ın 50 kilometre kadar güneyindeki bir alanda kurulduğu tahmin ediliyor. Yoğun aramalara rağmen bu şehrin yeri henüz tam olarak tespit edilmiş değil.

Akkad kralı Sargon’un fetihleri sonucunda MÖ 24 ve 22’inci yüzyıllar arasında en parlak dönemini yaşayan şehir imparatorluğun yıkılmasını takip eden 100 sene içinde haritadan silindi. Zağroslardan akın eden Gutilerin yıktığı tahmin edilen imparatorluğun sembolü olan şehrin neden yok olduğu ise halen tartışma konusu.

Kuzey Mezopotamya’daki bir diğer Akkad şehri olan Tel Leylan’da yapılan kazılar Akkad’da neler olduğunun ipuçlarını veriyor. Tarihçilerin incelemelerine göre bölgede MÖ 2000 yılında çok büyük bir kuraklık yaşandı. Birçok Akkad şehri bu süre içinde boşaltı. Sitelerde yapılan kazılarda kuraklıktan ölen çok sayıda hayvanın iskeletlerine rastlanması iklim değişiminin Akkad şehrinin yok olmasının en büyük nedeni olabileceğini işaret ediyor.

“MASALLARIN ŞEHRİ BABİL”

Dünyanın yedi harikasından biri olan Asma Bahçelerine ev sahipliği yapan Babil de Mezopotamya’nın kayıp şehirlerinden. Kalıntıları bugün Irak sınırları içindeki Al Hillah yakınlarında bulunan Babil MÖ 2300 yılında altın dönemini yaşadı. Adının kökeni Akkad dilindeki tanrıların geçidi anlamındaki Babilu kelimesinden gelen Babil, sayısız istila ve felakete rağmen MÖ 141’e kadar yaşadı.

Babil hakkındaki ilk tarihi kayıt Akkad kralı Sargon’u anlatan bir tablette yer alır. Bu tablette Babil’in MÖ 24’üncü yüzyılda Sargon tarafından ihtişama kavuşturulduğu ifade edilir. Bazı araştırmacılar ise tablette bahsedilen kralın Asur imparatoru II. Sargon olduğunu iddia eder.

Antropolog I. J Gelb’e göre ise Babil daha önce bölgenin doğusunda kurulmuş ve yok olmuş bir şehrin adını almıştır. Araştırmacı David Rohl ise Babil’i Eridu’nun yansıması olarak kabul eder. İncil’de ise Babil’in gerçek kurucusunun Nemrut olduğu ifade edilir.

Babil kuruluşundan MÖ 20. yüzyıla kadar bir yükseliş ve gerileme dönemini yaşar. MÖ 20. Yüzyılda Babil Amoritler tarafından işgal edilir ve daha sonra Hammurabi İmparatorluğu ve Kassitler’in mekezi olur.

Bilim insanlarına göre Babil 1770’ten 1670’e kadar dünya üzerindeki en büyük şehirdir. Bu dönemde Babil merkezinde 200 bini aşkın insan yaşamaktadır. Tabii bunu belirtirken dünyada bu dönemdeki toplam nüfusun 30 milyonu biraz aştığını belirtmemiz lazım.

Şehir daha sonra Asurlular, Keldaniler, Persler ve nihayetinde de MÖ 331 yılında Pers kralı Darius’u yenen Büyük İskender’in eline geçer. İskender döneminde şehir yeniden bir ticaret ve öğretim merkezine dönüşse de büyük imparatorun ölümünden sonra başlayan iktidar savaşları şehri bir viraneye çevirir. MÖ 275 yılında Babil’in tüm sakinleri Seluçya’ya göç ettirilir. Bu gelişmenin ardından Babil’in tarihi son bulur. Ancak boşalmış şehirde çevre şehirlerden gelen büyük kalabalıklar dini törenlerini yapmaya uzun süre devam eder. Şehir MÖ 141 yılında bölgeyi işgal eden Parthlar tarafından tamamen yıkılır.

ENKİ’NİN ŞEHRİ: ERİDU

Eridu Mezopotamya’da kurulan en eski şehirdir. Sümer zigguratlarından en büyüğünün bulunduğu şehrin Sümer tanrısı Enki’nin şehri olduğuna inanılır. Şehrin kalıntıları bugün modern Nasiriye’nin yakınlarındadır.

Sümerlerin krallarının anlatıldığı tabletlerde Eridu’nun dünyadaki ilk şehir olduğu ifade edilir. Tabletin ilk mısraları şöyledir

“Cennet Krallığı aşağıya indirilince / Krallık Eridu’da kuruldu”

Şehri besleyen büyük bir su kaynağının üzerine kurulu olan Enki tapınağı ile karakterize olan şehir kırmızı topraktan elde edilen kilden yapılan evlerden oluşuyordu. Döneminin en büyük kültür merkezi olan şehrin nasıl yok olduğu tam bilinmemektedir.

Bir teoriye göre su seviyesinin yükselmesiyle tarım alanları ve evler çamurla kaplanmıştır. Şehirde sadece Enki tapınağı ayakta kalmış ve şehir sakinleri bu nedenle göç etmişlerdir. Şehirdeki tapınak da MÖ 6’ıncı yüzyılda yıkılmıştır.

Bazı tarihçiler Babil’in Eridu sakinleri tarafından bu göç sonucunda kurulduğunu iddia ediyor. Ancak Ağırlıklı görüş Eridu sakinlerinin o dönemde küçük bir şehir olan Babil’e yerleştikleri ve kültürlerini buraya taşıdıkları yönünde.

YÜKSEK SÜTUNLU İREM ŞEHRİ

Kuran-ı Kerim’in Fecr süresi şöyle başlar:

“Fecre andolsun

On geceye

Çift olana ve tek olana

Akıp gittiği zaman geceye

Bunlarda akıl sahibi olan için bir yemin var, değil mi?

Rabbinin Ad kavmine ne yaptığını görmedin mi?

Yüksek sütunlar sahibi İrem’e”

Rivayete göre Binbir Gece Masallarının efsane şehri İrem, Nuh peygamberin torunları olan Ad kavmi tarafından kurulur. MÖ 3 bin yıllarında kurulduğu tahmin edilen şehrin kalıntılarının günümüz Umman sınırları içinde olduğu tahmin edilmektedir. Yüksek sütunlu dev sarayların bulunduğu şehirle ilgili birçok tarihçi araştırmalara bulunmuş sonunda İrem şehrinin üzerinde kurulduğu bölgenin yer altı suları nedeniyle çöktüğü ve kaybolduğu belirlenmiştir.

İrem şehrine ait olduğu düşünülen kalıntılarda inceleme yapan arkeologlar bölgedeki çöküntünün MÖ 3 ila 5’inci yüzyıllar arasında yaşandığını ifade ediyor.

İrem şehrini ünlü İngiliz yazar T.E. Lawrence tarafından “Çölün Atlantisi” olarak adlandırılmıştır.

SANATIN YEŞERDİĞİ ŞEHİR: NİNOVA

Mezopotamya medeniyetinin en büyük şehirlerinden biri olan Ninova’nın MÖ 2 binli yıllarda Kral Ninus tarafından kurulduğu tahmin ediliyor. Musul yakınlarında kalıntıları bulunan şehrin kurucusu Ninus’un tarihte ilk defa avcılık için köpekleri evcilleştiren ve atları arabaya koşan kişi olduğuna inanılıyor.

Sümer tanrısı İştar’a ibadetin merkezi olan Ninova’da İştar’ın büyük bir heykeli bulunuyordu. Bu nedenle manevi bir önemi bulunan ve dönemin eğitim merkezi haline gelen şehir, Mittani krallarının İştar tapınağındaki heykelleri Firavun Amenhotep’e hediye etmesinin ardından önemini yavaş yavaş kaybetmeye başladı.

Ancak Neo Akkad kralı II. Sargon’un oğlu Sennacherib şehri bugün bilinen ihtişamına MÖ 8’inci yüzyılda kavuşturdu. 22 metrelik sütunlar döşenen ve 80 odadan oluşan dev saray dönemin en muhteşem sanat eserleriyle süslüydü. Saraydaki taştan oyma dev heykellerin ağırlığı 9 ile 27 ton arasında değişiyordu. Tüm duvarlar ise oyma resimlerle süslüydü.

Ninova’da bu dönemde sadece kale içi olarak adlandırılan alanda 150 bine yakın kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Bir anlamda kale içinde korunan bu kişilerin önemli bir bölümü dönemin en yetenekli sanatçıları, taş ve mimari ustalarıydı.

Ancak Ninova’nın ihtişamlı dönemi kısa sürdü ve MÖ 612 yılında Med ittifakı tarafından yerle bir edildi. Şehirdeki herkes öldürüldü.

AY’A TAPAN ŞEHİR: UR

Sümerlerin Ay tanrısı Nunna’nın şehridir Ur. Küçük bir yerleşke olarak MÖ 3 bin yılında kurulan Ur bölgede ticaretin gelişmesiyle kısa bir sürede Sümerlerin merkezi haline gelir. Ur’un bugün Nasiriye yakınlarındaki kalıntılarda yapılan kazılarda Kraliçe Puabi, Krallar Mekalamdug ve Akamdalug’a ait tabletlerin bulunması şehrin dönemin en etkili krallarına ev sahipliği yaptığını gösteriyor.

Şehir Sümerlerin en büyük zigguratına da ev sahipliği yapmaktaydı.

Sümerlerden sonra Akkad’lara geçen şehir MÖ 2030 ile 1980 yılları arasında 65 bin kişilik nüfusuyla dünyanın en büyük şehri olarak gösteriliyor.

MÖ 6’ıncı yüzyılda Babil Kralı Nabukednezzar’ın iktidarı sürecinde Ur yeniden inşa edilmesine rağmen MÖ 5’inci yüzyıldan itibaren yaşanan kuraklıklar nedeniyle nüfus kaybetti. Şehir bu süreçten sonra çöl rüzgarlarının taşıdığı kumların arasında kaybolup gitti.

İncil’e göre İbrahim peygamberin doğum yeri olan Ur’un kalıntıları üzerinde yaklaşık 100 yıldır sürdürülen kazı çalışmaları henüz sonuçlandırılmış değil.

MARİ: KUZEY MEZOPOTAMYA’NIN KAPISI

Kuzey Mezoptamya’da MÖ 25’inci yüzyılda modern Abu Kamal kasabasının 10 kilometre kadar kuzeyindeki alanda dönemin en önemli ticaret şehirlerinden biri bulunuyordu. MÖ 2900 yılında kurulan Mari şehri Suriye’nin kıyı şeridindeki şehirlerle Sümer şehirleri arasında bir bağlantı görevi görüyordu.

Mari şehri kısa bir süre önemini koruduktan sonra MÖ 24’üncü yüzyılın ortalarında Eblaites krallığı tarafından yıkıldı. Daha sonra Amoritlerin bölgeye hakim olmasıyla yeniden kurulan şehir MÖ 1900’lü yıllarda altın çağını yaşadı. Amorit kralı Zimri-Lim’in yaptırdığı ve 300’den fazla odası olan saray dönemin en büyük saraylarından biriydi. Rivayetlere göre Halep Kralı Yahmad ile Ugarit kralı sarayı ziyaret etmiş ve hayranlıklarını ifade etmişti.

Şehrin yeniden yükselişi Hammurabi’nin seferiyle sona erdi. Hammurabi 1759 yılında tüm şehri yaktı ve şehrin hazinelerini de yanında götürdü.

Bu yıkımın ardından şehrin yerinde bir köy kuruldu. Bu köy de Makedon istilası sırasında yok edildi.

Mezopotamya’da bu saydıklarımızın dışında bugüne kalıntıları ulaşan az da olsa yerleri hiç bilinmeyen onlarca şehir antik çağlarda vardı. Çağlarının altın dönemlerini yansıtan ihtişama ulaşan saydığımız şehirlerle beraber Lageş, Kish, Nigirsu kaybolan şehirler düşünüldüğünde ilk akla gelenler.


TOLAM 4 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol